Untitled 2

21.10.2010

7. Daire 2008/4970 E., 2010/4877 K.Kauçuk Sanayi Anonim Şirketindeki %8,94 hissesi için, takdir komisyonu kararı esas alınarak ikmalen veraset ve intikal vergisi salınması yolunda tesis edilen işlemi;

7. Daire 2008/4970 E., 2010/4877 K.

"İçtihat Metni"

Temyiz İsteminde Bulunan : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 

Karşı Taraf: …

… Vekili: Av. …

… İstemin Özeti: Davacı adına, muris …

…'ın …

… Kauçuk Sanayi ve Pazarlama Anonim Şirketindeki %8,94 hissesi ile, …

… Sigorta Acentalığı Anonim Şirketindeki %8,94; …

… Hortum Sanayi Anonim Şirketindeki %8,94 ve …

… Kauçuk Sanayi Anonim Şirketindeki %8,94 hissesi için, takdir komisyonu kararı esas alınarak ikmalen veraset ve intikal vergisi salınması yolunda tesis edilen işlemi; olayda, davacı tarafından muristen intikal eden hisselerin değerinin 2.169.865 Türk lirası olarak beyan edildiği; Mahkemelerince yaptırılan ve taraflarca itirazda bulunulmayan bilirkişi raporunda da, anılan Şirketlerden intikal eden ticari öz sermayeden, murisin hissesine isabet eden miktarın 2.167.528,64 Türk lirası olduğunun belirtildiği dikkate alındığında, davacının eksik beyanda bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, takdir komisyonu kararına dayanılarak yapılan ikmal tarhiyatta yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden İstanbul Dokuzuncu Vergi Mahkemesinin 10.9.2007 gün ve E:2005/2459; K:2007/1886 sayılı kararının; takdir komisyonunca, murise ait hisselerin, vefat tarihindeki son durumlarına göre, bilançolarda yer alan servet unsurlarının emsalleriyle karşılaştırılması suretiyle değerleme yapıldığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. 

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir. 

Tetkik Hakimi Kurtuluş BEYRİBEY'in Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, davacı varis tarafından, 26.4.2005 tarihinde vefat eden …

…'dan intikal eden servet unsurlarından, …

… Kauçuk Sanayi ve Pazarlama Anonim Şirketi ile, …

… Sigorta Acentalığı Anonim Şirketi, …

… Hortum Sanayi Anonim Şirketi ve Teknik Kauçuk Sanayi Anonim Şirketi hisselerinin; 31.12.2004 tarihli bilançolarında gösterilen özsermaye tutarları esas alınmak suretiyle beyan edildiği; bu Şirketler için takdir komisyonunca yapılan değerleme sonucu saptanan matrah farkı üzerinden ikmalen veraset ve intikal vergisi salınması yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada da, Mahkemece; 31.12.2004 tarihi itibarıyla anılan Şirketlerin öz sermayelerinden murisin hissesine düşen tutarların saptanması amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor esas alınarak karar verildiği anlaşılmıştır. 

7338 sayılı Kanunun 10'uncu maddesinde, veraset ve intikal vergisinde iki aşamalı bir tarhiyat öngörülmüş olup, mükelleflere, beyanda kolaylık sağlamak amacıyla belli servet unsurları için seçimlik hak tanınmıştır. Buna göre, ilk tarhiyatta seçimlik hak kullanılarak yapılan beyandan sonra, vergi İdaresi ölüm günü itibarıyla değerlemeye gidecek ve bulunacak farklara göre ikmal tarhiyat yapılacaktır. İdarece yapılan değerlemenin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasında, yargı yerlerince ihtiyaç duyulacak bilirkişi incelemesinin de, yine 7338 sayılı Kanunun 10'uncu maddesi uyarınca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun servetleri değerleme ile ilgili üçüncü bölümündeki hükümlere uygun olarak yaptırılması gerekmektedir. 

Bu bakımdan, olayda, muristen intikal eden anonim şirket hisselerinin; 7338 sayılı Kanunun 10'uncu maddesinin göndermede bulunduğu 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 294'üncü maddesi uyarınca, borsada kayıtlı olup olmadıkları dikkate alınarak, ölüm tarihi itibarıyla borsa rayicinin; borsaya kayıtlı değillerse emsal bedellerinin, bilirkişi aracılığıyla saptanması tespiti suretiyle karar verilmesi gerekirken, 31.12.2004 tarihli bilançolar üzerinden, 213 sayılı Kanunun 192'nci maddesine göre saptanan özsermaye tutarlarına göre murise ait hisselerin belirlenmesini içeren bilirkişi raporuna dayanılarak verilen mahkeme kararında, anılan yasal düzenlemelere uyarlık bulunmadığından, bozulması gerektiği düşünülmektedir. 

Danıştay Savcısı Nazlı YANIKDEMİR'in Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. 

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü: 

Temyiz başvurusu, muris …

…'ın …

… Kauçuk Sanayi ve Pazarlama Anonim Şirketindeki %8,94 hissesi ile, …

… Sigorta Acentalığı Anonim Şirketindeki %8,94;…

… Hortum Sanayi Anonim Şirketindeki %8,94 ve …

… Kauçuk Sanayi Anonim Şirketindeki %8,94 hissesi için, takdir komisyonunca yeniden yapılan değerleme sonucu saptanan matrah farkı esas alınarak ikmalen veraset ve intikal vergisi salınması yolunda tesis edilen işlemin iptaline dair vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir. 

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun "Verginin Matrahı ve İlk Tarhiyat" başlıklı 10'uncu maddesinin 2'nci fıkrasında; mükelleflerin, ilk tarhiyatta nazara alınmak üzere, veraset ve intikal vergisinin mevzuuna giren malları maddede belirtilen değerleme ölçülerinden faydalanarak değerlemek ve beyannamelerinde göstermek zorunda oldukları; aynı fıkranın (a) bendinde, bilanço esasına göre defter tutanlarda ölüm tarihine takaddüm eden takvim yılı bilançosuna göre bulunacak sermayenin ticari sermaye olduğu, mükelleflerin isterlerse ölüm günü itibarıyla çıkaracakları bilançoyu esas alarak öz sermayelerini tespit edebilecekleri ve öz sermayenin bu maddedeki esaslara göre, bu maddede hüküm olmayan hallerde Vergi Usul Kanununun iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerleme ile ilgili 2'nci bölümündeki esaslara göre tespit olunacağı; (d) bendinde de, intikal eden mallar arasında yer alan eshamlardan, borsada kayıtlı olanların, ölüm tarihine takaddüm eden üç yıl içindeki en son muamele değeri ile değerleneceği; borsada kayıtlı olmayanların veya kayıtlı olup da üç yıl içinde muamele görmemiş bulunanların ise, itibari değerle değerleneceği belirtilmiş; aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise, bu maddede belirtilen esaslara göre beyan edilen değerler üzerinden tarh edilen vergilerin, İdarece, intikal eden malların Vergi Usul Kanununa göre bulunacak değerlere göre ikmal edileceği hükme bağlanmıştır. 

Bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 10'uncu maddesinde belirtilen değerleme ölçülerinin, ilk tarhiyatta nazara alınmak üzere mükellefler tarafından beyana esas alınacak ölçüler olduğu; ancak, değerlemeye konu kıymetin bilanço esasına göre defter tutulması gereken şirkete ait hisse olması halinde, İdarece, Vergi Usul Kanununun 192'nci maddesinde düzenlenen öz sermaye hesabından hareketle ve ticari işletmeye dahil kıymetlerin, yine aynı Kanunun servetleri değerleme ile ilgili 3'üncü bölümündeki esaslara göre tespit olunacak değerlerle, beyan edilen değerler arasındaki fark üzerinden ikmalen vergi tarhı yoluna gidilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. 

Olayda; murise ait anonim şirket hisseleri için takdir komisyonunca yeniden değerlemelerinin yapılması suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden ikmalen veraset ve intikal vergisi salınması yolunda tesis edilen işleme karşı açılan davada, Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle karar verilmişse de; bilirkişiden, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu ile Vergi Usul Kanununun anılan hükümleri uyarınca, murisin Anonim Şirketlerdeki hisselerinin, borsada kayıtlı olup olmadıkları hususu dikkate alınarak, ölüm tarihi itibarıyla borsa rayiçlerinin veya emsal bedellerinin hesaplanmasının istenilmesi gerekirken, adı geçen Şirketlerin 31.12.2004 tarihli bilançolarına göre öz sermayeleri hesaplanarak, bu tutarlardan murisin hissesine düşen kısmının saptanmasının istenilmesinde, ve bu doğrultuda düzenlenen rapor esas alınarak hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. 

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 21.10.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi. 

KARŞI OY 

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler; dayandığı hukuksal ve yasal nedenler karşısında, mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, temyiz isteminin reddi ile, kararın onanması gerektiği oyu ile karara karşıyım.